İSTASYON İNSANLARI – Kısa Film
İstasyon İnsanları – Sinopsis
Her yaşam bir yolculuktur. Farklı yaşamlar farklı yolculukları yaratıyor olsa da bu yolculukların kesiştiği bazı duraklar vardır. Bir sonbahar gecesi bir grup insan bu duraklardan birisi olan bir tren istasyonunda gelecek olan treni beklemektedir. Ancak hepsinin unuttuğu bir gerçek vardır. Mustafa nişanlısını bulmak için gecenin tekinsizliğine daldığında bu gerçeği hatırlayacak ve diğerlerine de hatırlatacaktır…
Filmin Türü: Gizem, Gerilim, Dram
Yönetmen/Senarist/Yapımcı – Buğra Mert Alkayalar
5 Haziran 1998’de doğdu. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema ve Televizyon bölümünde lisans eğitimini tamamladı ve Anadolu Üniversitesi’nde Sinema ve Televizyon alanında yüksek lisans yapıyor. Aynı zamanda T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi’nde Radyo, Sinema ve Televizyon Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Film çalışmalarını sürdürüyor. Ayrıca seslendirme, hikâye ve sinema yazarlığı üzerine çalışmalar gerçekleştiriyor. Gizem, gerilim ve korku türleriyle yakından ilgileniyor, eserlerini bu türlerde veriyor.
“Çözülme” adlı deneysel kısa filmi ile 2018’de 25. Uluslararası Adana Altınkoza Film Festivali’nde yarıştı. “Neden Olmasın?” adlı kurmaca kısa filmi ile 2019’da Türsak Geleceğin Sineması yarışmasında yapım ve post prodüksiyon desteği kazandı ve 2020 Fabisad GİO Ödülleri’nde Kısa Film Başarı Ödülü’nün sahibi oldu. “Söylediklerine Dikkat Et” adlı kısa korku filmi H.P. Lovecraft Film Festival gibi prestijli Uluslararası korku festivallerinde yer aldı. Pandemi döneminde çektiği “Evde” adlı kısa filmi Uluslararası ve Ulusal pek çok festivalde yer aldı, ödüllendirildi. 2021’de “Evde”nin yönetmeni olarak Almanya’da düzenlenen Detmold International Film Festival’e konuk oldu ve GYOP Projesi kapsamında “Peki Ya Yarın?” adlı kısa filminin çekimlerinin bir kısmını Almanya’da gerçekleştirdi. “Peki Ya Yarın?” ile Avrupa Birliği İnsan Hakları Kısa Film Yarışması’nda finalist oldu. 2020 ve 2021 senelerinde çektiği kısa filmlerin ve belgesellerin ulusal ve uluslararası festival/gösterim yolculukları devam ediyor.
Filmografi:
Seans/2018
Ayrık/2018
Çözülme/2018
Kapımızdaki Ziyaretçiler/2018
Turp Gibi/2019
Neden Olmasın?/2019
Peri/2019
Hayatına Dokun/2019
Evde/2020
Söylediklerine Dikkat Et/2020
Dostundum Ben Senin/2020
Bireysel Realite/2020
Kore'den Sevgilerle/2021
Piksel Tur/2021
Peki Ya Yarın/2021
Başrol Oyuncuları
Mustafa – Ümit Erlim
27 Eylül 1987 İstanbul doğumlu Ümit Erlim, Kadir Has Üniversitesi Tiyatro Bölümü mezunudur. 2011-2014 yılları arasında “Pis Yedili” dizisinde 100 bölüm yer aldıktan sonra Londra’ya yerleşmiş ve Goldsmiths Üniversitesi’nde Performans ve Tiyatro yüksek lisansını tamamlamıştır. İngiltere’de Company B adlı tiyatro grubunun içinde iki buçuk sene yazar ve oyuncu olarak yer almış, Londra’nın çeşitli sanat mekanlarında oynamıştır. 2014’te Saraybosna Film Festivali’nin Talents Programına davet edilmiştir. Yaklaşık 8 sene basketbol oynamış ve İTÜ Fizik Mühendisliği bölümünde 3 sene okumuştur. Şu anda, İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji bölümünde doktora çalışmasına devam etmektedir.
Tiyatro
Galata Perform & IKSV ortak yapımı “Yaşlı Çocuk” - 2018
DasDas prodüksiyonu "Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet" ve "Romeo & Juliet" – Devam Ediyor
Dizi
Pis Yedili (Show TV) – 2011-2014
Yeşilçam (BluTV) - 2021
Film
Nadide Hayat - 2015
Göçebe - 2017
Zehra -İpek Sobutay
Lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde tamamladı. Üniversite eğitimi boyunca Boğaziçi Üniversitesi Müzik Kulübü korolarında şarkı söyledi. Korhan Başaran, Tuğçe Tuna gibi eğitmenlerin modern dans atölyelerine katıldı. Bahçeşehir Üniversitesi İleri Oyunculuk Yüksek Lisans Programı’ndan mezun oldu. Ardından Crystal Academy’de Celal Eldeniz ile kamera önü oyunculuk eğitimini tamamladı. 2022’de Sarajevo Film Festival ve Berlinale Talents iş birliği ile gerçekleşen Sarajevo Talents programı Actor Studio’ya seçilerek birçok uluslararası yönetmen, senarist ve oyuncularla çalışma fırsatı yakaladı. Tiyatro ve kamera önü çalışmalarına devam etmektedir.
Kısa Film
Derinlik Algısı, Yön: Alperen Albayrak, 2019
İntihar, Yön: İstanbul Film Akademi, 2017
Dual, Yön: İz Üstün, 2017
Arkadaşım, Yön: Öznur Deniz Akkaya, 2017
Tiyatro
50 Metre Yüksekten İçi Su Dolu Konserve Kutusuna Balıklama Atlamak, Skala Tiyatro, Yön: Berk Bergiten, 2019 - 2021Yakaranlar, DasDas Tiyatro, Yön: Mert Fırat, Didem Balçın, Volkan Yosunlu, Arif Pişkin, 2017 – 2019
Craft Badass Musical, 2017- 2018
Prodüksiyon Ekibi
Yönetmen/Senarist/Yapımcı: Buğra Mert Alkayalar
Yürütücü Yapımcı: Mustafa Yaşar
Görüntü Yönetmeni/Colorist: Taha Kocatürk
Sanat Yönetmeni: Deniz Selin Güler
Makyaj Sanatçısı: Hazal Tanrıverdi
Desteğinize Neler İçin İhtiyacımız Var?
Senaryo/Proje Ödülleri
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Kısa Film Yapım Desteği
18. Uluslararası Kar Film Festivali – En İyi Senaryo Ödülü
Proje Takvimi
Gereken destek bulunduğu takdirde filmin çekimlerinin ve post prodüksiyon sürecinin Ocak 2024’e kadar tamamlanması planlanmaktadır.
Yönetmen/Senarist/Yapımcı Görüşü
Hayatın bir yolculuk olduğunu söylerler genelde. Ölüm de bu yolculuğun sonu olarak gözükür bazıları için. Bazıları içinse her son yeni bir başlangıç demektir. Belki de gerçekten hayattaki yolculuğumuzun sonu bizlere yeni bir başlangıç sunuyordur, kim bilir… İstasyon İnsanları’nın hikayesini yaratan ve geliştiren öncelikle bahsettiğim yolculuğun bilinmezliği oldu. Bunca farklı yaşam birçok farklı yolculuk demek. Peki bu yolculuk ölümle son bulmuyorsa ve ölüm yalnızca bir duraksa? Yolculuğa devam etmek için hepimiz o trenin gelmesini bekleyeceğizdir belki de.
Yaşam, ölüm, farklı hayatlar, aidiyet, zamansızlık, sınıfsal farklılıklar ve din kavramlarını birbirleriyle oldukça iç içe görüyorum. İstasyon İnsanları’nda da elimden geldiğince hepsine değinen bir hikâye yaratmaya çalıştım. Hayattaki yolculuğumuzda hepimiz farklı hayatlar yaşamaktayız. Bence bunun temel iki sebebi var. Sınıfsal farklılıklar ve inanışlar. Ancak ironik bir şekilde bütün bu farklara rağmen hepimizi bekleyen son aynı. Hikayemizdeki tren istasyonu işte bütün bu farkları ortadan kaldıran, herkesi eşit kılan yegane mekan haline geliyor (ki gerçek hayatta da bu tarz mekanlar aynı işlevi görüyor). Yolcular ise bambaşka hayatlar yaşamış, bambaşka sınıflara ait yolculuklarına devam etmeyi bekleyen ruhların ta kendileri oluyorlar. Ancak tabii bu kavramları bir film halinde işlemek için bundan fazlasına ihtiyacımız var.
Hikayemizde öteki tarafa geçmeyi bekleyen insanlar ölü olduklarını ve arafta olduklarını bir süreliğine unutmuş bir şekilde treni bekliyorlar. Aralarından birisi nişanlısının ortalıkta olmadığını görünce bizler de yavaş yavaş gerçekleri öğrenmek için ana karakterimizle birlikte kasvetli gecenin içine dalıyoruz. Ana karakterin nişanlısını olan arayışı gizemli ve tekinsiz bir atmosferde görünmeyen gerçeği çözmeye yöneltirken yukarıda bahsettiğimiz birbiriyle bağlantılı olan kavramları düşünmemizi ve sorgulamamızı sağlıyor.
Filmin temelini oluşturan kavramlar nedeniyle doğal olarak bazı dini bilgilere ihtiyaç duyuluyor hikâyenin yaratımı için. Ancak ihtiyaç duyulan bilgiler birçok dinde benzer şekillerde yer aldığı için spesifik bir dini baz almadım. Ölüm ile ölümden sonrası arasında yer alan evreyi yani Araf’ı hikayemin temeline oturttum. Peki ya neden? Öncelikle yaşam ile ölümü aynı anda işlemek istedim. Bunları iç içe işleyebilmem için de canlılar ile ölülerin aynı yerde olmaları gerekiyordu. Bazı düşüncelere göre Araf dünyada yaşanan bir evre olarak görüldüğü için diğer tarafa henüz göç edememiş ruhların aramızda oldukları düşüncesini kullandım. Ancak bunun “hayaletlerle dolu dünya” düşüncesi ile basite indirgenmesini istemediğim için buna bir de Araf’ın “zamansızlık” kavramını kattım. Yaşamdaki zaman ile Araf’taki zamanın farklı işlediği de bir diğer rivayetlerden birisi. Hikayemizde de tren garında bekleyen insanlar 1950’lerde hayatlarını kaybetmiş olsalar da bizim yaşamımızdaki zamana göre 2021’de öteki tarafa göç etmiş oluyorlar. Bunu biraz uzay-zaman ilişkisinde olduğu gibi düşünürsek daha rahat anlaşılabilir. Bu zamansızlık hem hikayeyi daha ilgi çekici hale getiriyor hem de zaman kavramının hayatımızdaki yerini bir kez daha sorgulamamıza sebep oluyor. Biliyorum biraz karmaşık ve çok dolu gözüküyor ancak konu Yaşam ve Ölüm olunca diğer bütün kavramlar otomatik olarak bu zincirin halkaları haline geliyor. Böylece hikaye içinde de güzel bir şekilde yedirilebiliyor. Bahsettiğim kavramları böyle bir hikaye aracılığıyla sorgulatmayı isteme sebebim ise izleyen herkesi içsel bir yolculuğa çıkarmak. Bir kısa filmin bunu başarabileceğine inanıyorum. Her film hikayesiyle birilerini içine, hayatına dokunur elbette. Ben de bunu hayatımızın bizzat kendisiyle yapmaya çalışıyorum. Tabii her şeyden öte bunu da elimden geldiğince kendi tarzımda yapmaya çalışıyorum, istiyorum…
Filmin estetik ve teknik kısımlarından da konuşmadan olmaz. Ölüm kavramı genel olarak nahoş bir kavram olduğu için filmin de tekinsiz ve gizemli bir atmosferde olması gerektiğini düşünüyorum. Şimdiye kadar benimsediğim ve benim filmografimi oluşturan türler gerilim-gizem-korku olduğu için bu filmi de korku olmasa da gerilim ve gizem türleri kapsamında kendi tarzımda işlemek istiyorum. Ancak tabii ki ortada daha çok bir dram ve biraz da romantizm olmuş olacak. Sadece anlatım dili içeriğiyle uyumlu olarak tekinsiz ve gizemli olmuş olacak. Bu şekilde de izleyici hem duygusal hem de fiziksel olarak hikayeden daha fazla etkilenmiş olacak diye düşünüyorum. Ayrıca hikayemizdeki ölü ruhlar 1950’lere ait oldukları için filmin siyah-beyaz olmasının daha nostaljik ve daha tekinsiz bir hava yaratacağını düşünüyorum. Ancak siyah-beyaz olsa da 4:3 kare format yerine 2.35:1 (sinemaskop) formatta çekilmesini ve kurgulanmasını daha uygun görüyorum. Böylece daha sinematik ve çarpıcı kareler elde edileceğine inanıyorum. Bunlara ek olarak önceki paragraflarda bahsettiğimiz zamansızlık kavramını filmdeki sanat yönetimi yani belirlenen eşyalar ile de bolca desteklemeyi istiyorum. Örneğin ana karakterimiz bara girene kadar filmin 1950-1960 yılları arasında geçtiğini düşünüyor olacağız. Eşya, giyim vb. farklılıklarla filmin çözüm kısmına ulaşmış olacağız. Yani filmde her açıdan zamansızlık kavramını yaratıp destekleyeceğiz.
Kısaca toparlayacak olursam; yaşam yolculuğumuzda iç içe olduğumuz temel kavramları, yaşam ile ölümden sonraki ara evreyi (Araf’ı) bir araya getirerek tek potada tekinsiz, gizemli ve estetik bir biçimde işlemek istediğim bir eser ortaya koymayı istiyorum, amaçlıyorum.
23.05.2023
16.05.2023
26.04.2023
25.04.2023
17.04.2023
15.04.2023
14.04.2023
13.04.2023
11.04.2023
10.04.2023
9.04.2023
7.04.2023
7.04.2023
6.04.2023
6.04.2023
6.04.2023
5.04.2023
5.04.2023
3.04.2023
3.04.2023
2.04.2023
Projenin ilk yorumunu yapmaya ne dersin?