Fongogo’nun değerli elçilerinden Can Ergelmiş’in kaleme aldığı bu makale, WhatsApp hikayesinden yola çıkarak, Türkiye’deki teknoloji girişimciliğine ışık tutuyor. Keyifli okumalar!

Facebook, birkaç ay önce WhatsApp’ı 19 milyar Dolar’a satın aldı. Haftalarca teknoloji dünyasında ve blog’larda tartışılan bu değer, kimilerine göre WhatsApp’ın hakettiği değerin üzerindeydi. Diğer yandan, WhatsApp, tarihimizde VC yatırımı almış bir şirketin yaptığı en büyük satışı da belgelemiş oldu.Aynı hafta, ülkemizde de önemli bir anlaşma açıklandı: Türkiye’nin en önemli teknoloji şirketlerinden biri olan Pozitron, İngiliz Monetise şirketine yaklaşık 100 milyon Dolar’a satıldı.

canİşte o hafta, Pozitron’un bu önemli başarısını kutlarken, diğer yandan da Facebook’un hiç geliri olmayan, hatta kullanıcı bilgilerini bile tutmayan bu mobil mesajlaşma şirketine neden 19 milyar Dolar verdiğini anlamaya çalışmakla geçti. Ama aklımdaki asıl soru şuydu:

Önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye’den de bir WhatsApp çıkarabilmemiz için, ülkemizdeki teknoloji girişimciliği ekosistemini nasıl hazırlamamız gerekiyor?

WhatsApp benzeri başarı hikayelerinin başka ülkelerde sıklıkla gerçekleştiğini sanmamak lazım. Şimdiye kadar benzer başarılar ABD, İsrail (mesela Waze geçtiğimiz aylarda Google tarafından 1 milyar Dolar’a satın alındı) ve İsveç (Skype) gibi ülkelerden çıktı. Berlin, Londra, Paris gibi yükselişte olan Avrupa şehirlerinde bile WhatsApp seviyesinde bir çıkış görme şansımız olmadı henüz. Ancak şimdi, hep birlikte WhatsApp hikayesinin ana fikrine odaklanalım, yapılabileceklerimizi düşünelim:

I. Çeşitliliği ve zenginliği artırmalı, düşünce özgürlüğünü sağlamalıyız

WhatsApp’ın CEO’su Jan Koum, Ukrayna doğumlu bir göçmen. Koum, annesiyle birlikte 16 yaşında Mountain View’a taşınmış ve San Jose Üniversitesi’ne başlamış. Facebook’a başvurup işe alınmadığı için WhatsApp’ı kuran girişimci, Amerika’daki ilk yıllarında maddi anlamda o kadar sıkıntı yaşamış ki, zaman zaman devlet yardımı almak zorunda bile kalmış.  Uzun lafın kısası, Silikon Vadisi, dünyanın dört bir yanından gelen girişimcilere açık, onları destekleyen bir ekosistem.

Türkiye’de çeşitliliği artırmamız gerekiyor. Kültür ve düşünce özgürlüğünü, çeşitliliğini… Karar vericilerin, politikacıların ve bürokratların çarpışan fikirlerden, farklı görüşlerden korkmaması gerekli. Farklılıkları ortadan kaldıran değil, farklılıkları destekleyen, medeni ve demokratik süreçler oluşmalı. Herşeyden önce, online dünyadaki özgürlükleri ciddi anlamda sınırlandıran 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un yeniden gözden geçirilmesi çok önemli.

II. Yeni yetenekler geliştirmeliyiz

Facebook’a satıldığı zaman, 450 milyon kayıtlı kullanıcısı olan WhatsApp’ta hiç pazarlama elemanı çalışmıyordu. Şirketin 32’si mühendis olmak üzere toplam 55 çalışanı vardı.  Küçük bir hesapla, mühendis başına 14 milyon kullanıcının düştüğünü görmek mümkün. 32 mühendisle dünya çapında bir tüketici ürünü oluşturmak için, mühendislerinizin gerçekten dünya çapında yetenekler olması gerekli. Silikon Vadisi, onlarla dolu.

Ülkemizin genç bir nüfusu var. Ortalama yaşımız 29.6. Geçtiğimiz yıllarda üniversite sayımız 180’i geçti. Peki gerçek anlamda dünya çapında mühendislik eğitimi verebiliyor muyuz? Hayır. Temel bilimler ve mühendislik eğitimimizi güçlendirmeli ve tüm eğitim sistemimizin içine girişimcilik öğelerini entegre etmeliyiz.

III. Yatırım yapılabilirliğimizi artırmalı, yatırım ortamını geliştirmeliyiz

Sequoia Capital, WhatsApp’a iki turda toplam 60 milyon Dolar yatırım yaptı.  Fonun şirkette halen %20 hissesinin olduğunu varsaydığımızda, Sequoia’nın yatırımına 50x geri dönüş kazandığı ortaya çıkıyor.

Türkiye’de erken aşama teknoloji girişimlerine yatırım yapan sadece bir avuç dolusu yatırım fonu var ve toplamda Türkiye’ye ayrılan fonların toplamı 200 milyon Dolar’dan çok da yüksek değil. Yüksek riskli teknoloji odaklı girişimlerimize hem kamu kaynaklarından, hem de özel kaynaklardan daha çok  yatırım çekebilmemiz, bunun için de yatırım yapılabilirliğimizi artırmamız gerekli.

Pek tabi ki kanun koyucular, şirketler, girişimciler, eğitimciler ve finansörlerin yapması gerekenler bunlarla sınırlı değil. Uzun ve zorlu bir yoldayız. Hayaller kurmalıyız ve olumlu olmalıyız, dünyada sadece bir Silikon Vadisi’nin olduğunu hatırlayarak. Ancak, yeni ve değerli şirketlerin oluşumuna doğru attığımız her adım, önümüzdeki yıllarda Pozitron gibi başka 100 milyon Dolarlık şirketlerin oluşmasına da katkıda bulunacak.

TÜSİAD’ın Haziran ayında yayınlamış olduğu, Sina Afra liderliğinde yazılan Dijital Pazarın Odak Noktası E-Ticaret: Dünya’da Türkiye’nin Yeri, Mevcut Durum ve Geleceğe Yönelik Adımlar raporu, Türkiye’de e-ticaret sektörünün gelişmesi için yapılması gerekenlerle ilgili çok detaylı ve kapsamlı bir yol haritası çiziyor. Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin gelişimiyle ilgili herkesin bu rapora göz atması gerektiğini düşünüyorum.